Sizin Beden Algınızı Kim Yönetiyor?
Beden imgesi, bireyin kendi bedeni hakkındaki “iç görüsü” veya “zihinsel resmi” olarak ifade edilir. Bu imge, bireylerin bedenlerinin şekli, boyu ve estetiğine dair tutumlarını içermektedir. Seymour Fisher'e göre beden algısı ve oluşmuş beden imgesi; bireyin kendi bedenine dair deneyim ve tutumları ile psikolojik niteliklerinin bedene aktarılmasıdır. Kısaca bireyin kendi kafasında yarattığı bir vücut resmidir. Dolayısıyla beden imgesi, kişinin algısına bağlıdır ve çoğunlukla nesnel bir olgu içermez. Beden algısı kavramının bu sübjektif yapısı ancak onu belirli boyutlarıyla değerlendirildiğinde daha anlaşılır olacaktır. Bu boyutlar bazı başlıklar altında şu şekilde incelenebilir:
Beden algısı: Aile, bakımveren, akranlar, cinsiyetlere ait biyolojik özellikler gibi mikro faktörler; yakın çevre, uzak çevre, kültür, etnik köken, dini veya sosyal baskı, medya vb. birçok makro faktör ile biçimlenebilir. Bunların yanında özellikle son yıllarda geleneksel medyanın ötesinde sosyal medya platformları bu algının inşasında kendine çok büyük bir rol edinmiştir. İnternet ve kitle iletişim araçları, ideal beden standartları oluşturan ve estetik özellikleri biçimlendiren kritik faktörlerdir. Linda Smolak yetişkin kişilerin sahip oldukları beden imgesinin etkilendiği değişkenleri; “kişinin geçmişte yaşadığı ve şimdi var olan tecrübeleri, ideal olan beden imgesi ve kültürel değerleri, toplumun bireyden beklentileri ve diğer insanlarla yapılan karşılaştırmalar” olarak kapsamlı biçimde ifade etmiştir.
Bebeklik evresinden beş yaşına kadar olan erken dönemlerinde çocuklar; diğer çocuklar veya kendileriyle ilgili beden imgelerinde sübjektif fikirleri çoğunlukla edinmemiştir. Beden algısının hatta bedene dair birtakım düşüncelerin, imgelerin oluşması, memnuniyetsizliği ve kilo kaygısının ortaya çıkışı genellikle ortalama altı yaşlarına tekabül eder. Ardından gelen çocukluk döneminde ise bedeni beğenme veya algılamadaki değişkenler şöyledir: ailede rol modeller veya dile getirilen düşünceler, eleştiriler, kısıtlamalar veya zorlamalar, çevre ile her türlü etkileşim, kişisel tecrübeler, bedenine hem içsel hem dışsal ortamlardan gelen uyaranların nasıl algılanıp nasıl yorumlandığı veya fark edildiği.
Sabine Wilhelm’e göre aile ortamında çocuğun bedenine yönelik olumsuz eleştiriler, onun beden algısına ilişkin özgüvenini, iç görüsünü ve dolayısıyla benlik algısını olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Özellikle çocukluk döneminde bakımverenin fikirlerine daha yoğun ilgi ve çocuğun bu sözlere duyduğu güven göz önünde bulundurulduğunda; bireyin beden algısı ve kendine dair bakışı biçimlenir. Bireylerin sahip olduğu beden algısı yalnızca kendilerini nasıl gördükleriyle ilişkili olmaktan öte; çevresindekilerin onu nasıl gördüğüne dair varsayımlarıdır da.
Bireylerin kendi vücutlarına dair sahip oldukları inançlar, çeşitli psikolojik problemler için tetikleyici rol oynayabilmektedir. Günümüzde yapılan araştırmalar, olumsuz beden imgesinin halk sağlığı açısından temel bir sorun olduğunu ortaya koymaktadır. Konuya dair alan araştırmalarında bedenden veya uzuvlardan memnuniyetsizliğin; yanlış yeme davranış örüntülerine, benlik saygısında düşüşe, sosyal değerlendirmelere karşı hassasiyet ve eleştirilere karşı duyulan kaygının artmasına, depresyona, romantik ilişkilerde cinsel işlev bozukluklarına ve daha birçok probleme zemin oluşturabildiği görülmektedir.
Beden memnuniyetsizliğini içeren beden algısındaki bozulmalar; özellikle ergenlerde daha depresif duygudurumunun ortaya çıkışı veya sürmesi, özgüven eksiklikleri veya yeme bozuklukları için temel bir risk faktörüdür. Bunlarla birlikte yapılan bazı araştırmalar; olumsuz, deforme olmuş, gerçeklikten büyük oranda sapmalar yaşanan beden imgesinin özellikle ergenlerde “intihar” düşüncesini önemli ölçüde yordadığını işaret etmektedir.
Sağlıklı bir vücut imajı ve o imajın karşılık geldiği beden resmi, vücudunuzu mevcut haliyle kabul etmek ve görünüşünüzle rahat olmak anlamına gelir. Burada asıl kilit kavram: Kabul edilen veya ulaşılması arzu edilen kilonun kişi için beslenme ve fizyolojik yönden “sağlıklı” kabul edilen aralıkta kalmasıdır.
Birçok farklı sağlıklı vücut şekli ve boyutu vardır. Ancak çevreden yükselen sesler, vücutların nasıl görünmesi gerektiği konusunda gerçekçi olmayan dayatmalar, güzellemeler veya eleştiriler içerebilir. Vücudunuzun -kendinizi ifade etmek gibi- gerçekleştirmenize olanak sağladığı şeyler için minnettar hissetmek, bedeninize dair olumlu boyutlara odaklanmanıza yardım edebilir. Bireyin özgüven kanallarını çeşitlendirmesi, manevi tatmin unsurlarını belirlemesi, kendine değer katacağına inandığı alanlarda birikim edinmesi: bedenine yüklediği kendini var etme rolünün düzenlenmesine olanak sağlayacaktır.
Doğru bir özsaygı kavramı, kişinin nitelikleri ve özellikleriyle ilgili nasıl göründüğü ve hissettiği de dahil olmak üzere, kim olduğuna güvenmesi anlamına gelir. Ve birey bu öz inancı ve kişisel değerini; yalnızca bedeni, fiziksel özellikleri veya dış görünüşüne bağlı biçimde edinmemelidir. Fiziksel yapısında zaman zaman meydana gelen değişimlerin, bununla gelebilen çevre baskısı veya içsel yargılamaların üstesinden gelebileceği, tolere edebileceği bir psikolojik sağlamlığı edinmeyi hedeflemelidir. Sağlıklı ve gerçeğe yakın bir vücut imajına sahip kişiler sağlıklı bir diyet yapmayı daha kolay bulacak ve fiziksel aktiviteye katılma konusunda daha fazla özgüvene sahip olacaklardır.