Gizli Salgın: İnsülin Direnci
Son zamanların gerek sosyal medyada gerekse klinikte karşılaştığım danışanlarımın arasında sıklıkla karşılaştığım ‘’insülin direnci’’ konusunda yazmak istedim bu hafta…
Elimden geldiğince basit anlaşılabilir ve teknik terimlerden uzak kalarak, insülin nedir, insülin direnci nasıl gelişir, insülin direncinden nasıl korunabiliriz gibi başlıkları masaya yatırmak istedim…
İnsülin vücudunuzdaki çeşitli süreçleri düzenleyen önemli bir hormondur. Bu hormonla ilgili sorunlar birçok sağlık sorununun temelinde yer alır. Hücrelerinizin insüline düzgün şekilde yanıt vermediği bir durum olan insülin direnci, glisemik indeksi yüksek basit karbonhidratlar sofralarımız süslemeye başladıktan sonra inanılmaz derecede yaygınlaşmaya başladı.
Fastfood kültürü ve yanlış beslenme alışkanlıklarının sonucunda insülin direncinin dünya çapındaki yetişkinler arasında %15,5-46,5 gibi ciddi oranlarda görülmektedir. Bu durumun çözümü düşündüğümüz kadar zor değil aslında. Yaşam şeklimizde yapacağımız ufak değişiklikler, hatalı beslenme alışkanlıklarını değiştirmemiz, insülin direncimizi çoğu zaman ilaç kullanmadan önemli ölçüde iyileştirebilir ve başlangıçta kendini insülin direnci olarak gösteren sinsice ilerleyen diyabet hastalığının gelişmesini önlemeye yardımcı olabilir. Hadi gelin birlikte insülin ve insülin direnci hakkında detaylara inelim.
Vücudumuzdaki İnsülin
İnsülin, pankreasımızın salgıladığı bir endokrin hormondur. Kan dolaşımımızda dolaşan glikoz miktarını düzenler. İnsülin çoğunlukla kan şekerinin düzenlenmesinde görev alsa da yağ ve protein metabolizması üzerine de etkileri bulunmaktadır. Karbonhidrat içeren bir yemek yediğimizde damarlarımızda dolaşan glikoz yani şeker miktarı artar. Pankreasımızda bulunan hücreler bu hızlı glikoz artışını algılar ve dolaşımdaki kan şekerini hücrelere sokabilmek için damarlarımıza insülin salgılar.
Dolaşımımıza giren insülin, hücrelerimize kanımızdaki şekeri almasını talimatlar. Bu süreç, kan şekeri seviyelerinin düzenlenmesine ve tedavi edilmediği takdirde zararlı etkileri olabilecek yüksek kan şekerinin önlenmesine yardımcı olur. Hücrelerimizin yüzeyinde bulunan ve insülin reseptörü olarak adlandırdığımız yapılar(reseptörler), insülin ile buluşunca kapılarını glikoza açarak dolaşımdaki fazla glikoz miktarını hücre içine alır. Ancak hücreler bazen insüline doğru şekilde yanıt vermeyi bırakır. Hücrelerin insüline yanıt vermesi geciktikçe pankreasımızdan salgılanan insülin miktarı artış göstererek kanımızdaki insülin seviyesi yükselir.
Bu durumu
‘’insülin direnci’’ olarak adlandırmaktayız. Bu, kanımızda
hiperinsülinemi olarak bilinen yüksek insülin seviyelerine yol açar. Zamanla hücrelerimiz insüline karşı giderek daha dirençli hale gelebilir, bu da hem insülin hem de kan şekeri seviyelerinde artışa neden olabilir. Kapasitesinin üzerinde insülin salgılamak zorunda kalan pankreasımız bu süreçte hasar görebilir ve bu da insülin üretiminin kalıcı bir şekilde azalmasına neden olabilir. İnsülin salgılanmasının azaldığı veya dolaşımdaki insülinin hiperglisemi dediğimiz tabloyu engelleyemediği durumlara da
diyabet yani halk arasında bilinen ismiyle
Şeker Hastalığı olarak adlandırmaktayız. Kan şekeri düzeyiniz belirli bir eşiği aşarsa Tip 2 diyabet tanısı alabilirsiniz. Dünya çapında yetişkinlerin %9'undan fazlasını etkileyen bu yaygın durumun ana nedeni insülin direncidir.
Direnç ve Duyarlılık Aynı mı?
İnsülin direnci ve insülin duyarlılığı birbiriyle ilişkilidir. İnsülin direnciniz varsa insülin duyarlılığınız düşüktür. Tersine, eğer insüline duyarlılığınız varsa, insülin direnciniz düşüktür. İnsülin direnci sağlığınıza zararlı olsa da insülin duyarlılığının artması faydalıdır.
Diyabet tedavisinde kullanılan birçok ilacın kullanım amacı, hücrelerimizdeki insülin duyarlılığını arttırmaktır. Bir diğer taraftan hücrelerimizde gelişen insülin direncinin en önemli sebeplerinden birisi de hücrelerimizin yağ yapısında olan zarlarının oksitlenmesi yani paslanmasıdır. Bu durumda yine hatalı beslenme ve kötü yaşam kondisyonlarının bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır.
İnsülin direncine ne sebep olur?
İnsülin direncine birçok faktör katkıda bulunur. Bu faktörlerden biri, kanınızdaki hücrelerin insüline düzgün şekilde yanıt vermemesine neden olabilecek artan serbest yağ asitleri düzeyidir. Yüksek serbest yağ asitlerinin ana nedenleri, çok fazla kalori tüketimi ve aşırı vücut yağının varlığıdır.
Aslında aşırı yeme, kilo alma ve obezitenin hepsi insülin direnciyle ilişkilidir. Organlarınızın etrafında birikebilen zararlı karın yağı olarak adlandırdığımız visseral yağ, insülin direncini tetikleyen inflamatuar hormonların yanı sıra birçok serbest yağ asidinin kanınıza salınmasına neden olabilir. Her ne kadar insülin direnci fazla kilolu veya obezitesi olan kişilerde daha yaygın olsa da zayıf olarak adlandırdığımız kişilerde de ortaya çıkabilir.
İnsülin direncinin diğer potansiyel nedenleri şunlardır:
Aşırı fruktoz tüketimi: aşırı meyve tüketiminin yanı sıra ilave şekerlerden elde edilen yüksek fruktoz alımı, insülin direnciyle ilişkilendirilmiştir.
Kronik inflamasyon: Artan oksidatif stres ve vücudumuzdaki inflamasyona yol açarak hücrelerimizde bulunan insülin reseptörlerinin çalışmasını engelleyebilir.
Hareketsizlik: Fiziksel aktivite, enerji tüketimimizi arttırarak hücrelerimizin glikoz ihtiyacını arttırır, böylece hücrelerimiz kandaki glikozu almak için naz yapmayı bırakır. Yani yapacağımız her hareket hücrelerimizdeki insülin duyarlılığını artırırken, sedanter ve hareketsiz yaşam insülin direncine katkıda bulunabilir.
Bağırsak mikrobiyotasıyla ilgili sorunlar: Yapılan çalışmalar, bağırsaklarımızdaki bakteriyel ortamdaki bir bozulmanın, insülin direncini ve diğer metabolik sorunları kötüleştirebilecek iltihaplanmaya yani enflamasyona neden olabileceğini göstermektedir. Dahası, çeşitli genetik ve sosyal faktörler de insülin direncine katkıda bulunabilir.
İnsülin Direncinizin Olup Olmadığını Nasıl Anlarsınız?
İnsülin direncinizin olup olmadığını belirlemek için çeşitli kan tahlilleri kullanmaktayız. Örneğin, yüksek açlık insülin seviyesi insülin direncinizin olup olmadığının en önemli göstergesidir. HOMA-IR adı verilen bu test, kan şekerinize ve insülin seviyenize göre insülin direnciniz olup olmadığını belirlemekte kullandığımız önemli bir parametredir.
Açlık ve tokluk kan şekeri seviyelerimiz de Homa endeksi kadar kesin olmasa da ‘’insülin direnci’’ hakkında bilgi vermektedir.
Aşırı kilonuz veya obeziteniz varsa, özellikle de büyük miktarda göbek yağınız varsa, insülin direnci riskiniz büyük ölçüde artar.
Düşük HDL (iyi) kolesterol seviyeleri ve yüksek kan trigliserit seviyeleri, insülin direnciyle güçlü bir şekilde ilişkili olan diğer iki belirteçtir.
Aşağıdaki yaşam tarzı değişikliklerini yaparak insülin direncini tamamen tersine çevirmek genellikle mümkündür:
Egzersiz yapmak: Fiziksel aktivite, insülin duyarlılığını iyileştirmenin en kolay tek yolu olabilir. Etkileri neredeyse anında görülür.
İç Organ Yağ Düzeyini Düşürmek: Egzersiz ve diğer yöntemlerle ana organlarınızın çevresinde biriken yağları yakmayı hedeflemek çok önemlidir.
Şeker alımını azaltmak: Özellikle şekerle tatlandırılmış içeceklerden ilave şeker alımınızı azaltmaya çalışın.
Omega-3 yağ asitlerini tüketmek: Bu yağlar insülin direncini azaltabilir ve kan trigliserit düzeylerini düşürebilir.
Takviye almak: Daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulmasına rağmen, bazı çalışmalar krom ve berberinin gibi bazı doğal takviyelerin, insülin duyarlılığını artırabileceğini ve kan şekeri düzenlemesini destekleyebileceğini öne sürüyor.
Yeterli ve düzenli uyku düzeni oluşturmak: Bazı araştırmalar, yetersiz uykunun insülin direncine neden olduğunu, dolayısıyla uyku kalitesinin iyileştirilmesinin yardımcı olabileceğini göstermektedir.
Stresi yönetmenin yollarını bulmak: Araştırmalar, kronik stresin insülin direncinin gelişmesine katkıda bulunabileceğini öne sürüyor. Bu nedenle yoga, meditasyon gibi stresi azaltma teknikleri faydalı olabilir.
Aralıklı orucu denemek: Bu yeme düzenini takip etmek insülin duyarlılığını artırabilir. Denemekle ilgileniyorsanız, önce beslenme uzmanınıza bunun sizin için uygun bir seçenek olduğundan emin olmasını isteyin.
Bu listedeki alışkanlıkların çoğu aynı zamanda daha iyi bir genel sağlık, daha uzun bir yaşam ve kronik hastalıklara karşı korunma ile de ilişkilidir. Hayatınızın daha kaliteli ve sağlıklı olmasının istiyorsanız yukarıda sıraladığımız maddelerden en az 3 tanesi alışkanlık haline getirmenizi tavsiye ederim. Sağlıkla kalın…
Dyt. Aleyna Kalender