kosuyolurezonans

Anti Aging Beslenme

Anti Aging Beslenme

Diyetisyen Işıl Çetin | 24 Şubat 2025 | 10:00


Anti Aging Beslenme

Her insan doğar, büyür, yaşar ve ölür. İnsanoğlu her zaman ölümsüzlük, yaşlanmama, uzun yaşama üzerine düşünmüş, çalışmalar yapmıştır. Tıpta ve teknolojideki gelişmelerle birlikte insan ömrü uzamış, 20. yüzyılda 32 yıl olan ortalama yaşam süresi 2020 – 2024 döneminde 58,4 yıla yükselmiştir. Anti – aging kavramı üzerine konuşmadan önce yaşlanma kavramını anlamakta fayda var.

Yaşlanma Kavramı

Yaşlanma, zamanla vücudun sahip olduğu işlevlerin azalması, kaybetmesi ve ölümle sonuçlanan biyolojik bir süreç olarak tanımlanır. 

Kronolojik (doğum tarihine göre)

Biyolojik (anatomik ve fizyolojik değişikliklerle), 

Ekonomik, 

Sosyal (yaşlının hayattaki rolü), 

Psikolojik yaşlanma alt tipleri olarak sınıflanabilir. 

Bir diğer açıdan primer yaşlanma, yaşlanma sürecine bağlı olarak yapı ve fonksiyonlardaki bozulma olarak tanımlanır ve hızı hücre ve dokuların yapısal ve fonksiyonel bütünlüğünün sürdürülmesi için çalışan DNA’yı serbest radikallerden korumak gibi mekanizmaların etkinliğine bağlıdır. Sekonder yaşlanma ise hastalıklar ve çevresel faktörlerin etkisiyle ortaya çıkan yaşlanmadır. Primer yaşlanmayı yavaşlatmak maksimal yaşam süresinde artmaya, sekonder yaşlanmayı yavaşlatmak ise ortalama yaşam süresinde artmaya sebep olmaktadır. 


Yaşlanma ile birlikte gelen vücut postürünün değişmesi, deri elastikiyetinin azalması, kırışıklıklar gibi gözle görülebilir sorunların dışında bulaşıcı olmayan kardiyovasküler hastalıklar, kanser gibi hastalıkların da görülme olasılığı artmaktadır. Yaşlanmayı durdurmak biyolojik olarak mümkün değildir fakat yaşın ilerlemesiyle birlikte sağlıklı yaş alma önem kazanmakta bu da anti – aging kavramını ön plana çıkarmaktadır.

Anti-Aging Nedir

Anti – aging (yani yaşlılık karşıtı, yaşlanmaya karşı) yaşlanmanın etkilerini hafifletmek için yapılan beslenme (nutrasotikler), kozmetik, topikal ajan kullanımı, invaziv işlemler, yaşam tarzı değişiklikleri gibi uygulamaları kapsar. Burada amaç sadece hayatta kalma süresini uzatmak değil yaşam kalitesini artırarak moleküler ve genetik anlamda yaşlanma ile birlikte gelen hastalıkları ötelemektir.

Anti – aging uygulamalarının temelde 5 uygulamayı içermektedir:

Kalp damar sağlığının korunması

Doğru hormon dengesinin sağlanması

Antioksidan, vitamin, mineral ve fitokimyasal destekler

Sağlıklı yaşam biçimi

İmmün sistemi güçlendirme

Anti – aging yaklaşımında beslenme

Kalori kısıtlaması en etkili anti–aging müdahalelerden olmakla birlikte bazı besinlerin beslenmeye dahil edilmesi ile bu etki güçlendirilebilir.

Nutrasotikler, hastalığın önlenmesi ya da tedavisinde tıbbi ve sağlık yararı sağlayan besin ya da besin bir parçası herhangi bir madde olarak tanımlanabilir. Nutrasotikler anti – aging etkileri yanında nörolojik bozukluklar, kanser, kardiyovasküler hastalıklar, inflamasyon, diyabet ve obezite gibi hastalıklar üzerinde olumlu etkilere sahip olduğu düşünülmektedir.


Nutrasotikler anti -aging etkilerini antioksidan enzimlerinin üretimlerini ve aktivitelerini artırarak, oksidatif stresi ve inflamasyonu azaltarak, programlanmış hücre ölümlerini (otofaji) düzenleyerek ve proenflamatuar belirteçleri azaltarak gösterir.

Anti-aging etkili nutrasötikler 3 başlıkta sınıflandırılmaktadır. 

Fenolik bileşikler: Flavanoidler (polifenoller: kuersetin, epikateşin), fenolik asitler (kurkumin), stilbenler (resveratrol), lignanlar (syringaresino)

Vitaminler ve Mineraller: A, B3, C, D, E vitaminleri, selenyum

Diğerleri: koenzim Q10, omega 3, alfa-lipoik asit (ALA), glutatyon

Fenolik Bileşikler

Resveratrol: İnsülin direncini iyileştirme, oksidatif stresi azaltma, otofajiyi aktive etme, inflamatuvar cevabın inhibe edilmesi gibi çoklu mekanizmalar yoluyla resveratrol anti-aging sürecinde rol oynar. Üzüm zarında ve çekirdeğinde, çilek, dut, böğürtlen, ceviz, fındık, kakao, kırmızı şarap ve meyvelerde bulunmaktadır.

Epikateşin: İnsülin duyarlılığını artırdığı, iltihabı ve kan basıncını iyileştirdiği belirtilmiştir. Kolojen üretimini bozan enzimlerin aktivitesini inhibe ettiği görülmüştür. En yüksek epikateşin seviyesine sahip besin kakao çekirdeği olmakla birlikte, yeşil çay, üzüm, elma, çilek ve armutta bulunur.

Kuersetin: Yaşlanan fibroblastları (deri bağ dokusu) canlandırdığı, deri elastikiyeti ve nemini arttırdığı, kırışıklık derinliğini azalttığı belirlenmiştir. Çay, üzüm, soğan, kiraz, elma, yaban mersini ve brokoli gibi meyve ve sebzelerde bulunur.

Kurkumin: Antioksidan aktivitesini en çok serbest radikallerin etkilerinden koruyarak gösterir. Kurkuminin hücre bölünmesi, programlanmış hücre ölümü, hücrelerin çoğalması, kan damarlarının oluşumu, hastalığın başka yere sıçraması, inflamasyon süreçlerinde ciddi rol aldığı düşünülmektedir. Zerdeçalda bol bulunur.

Syringaresinol: Ginseng bitkisinin aktif bileşenidir. İnsan melanom hücresi üzerinde antimelanojenik etki gösterdiği ve insan deri fibroblastlarında yaşa bağlı lipofuksin pigmenti birikimini azalttığı gösterilmiştir .

Vitamin ve Mineraller


A vitamini (karetenoid, retinoid): Kozmetik uygulamalarda da sıklıkla kullanılan A vitamini türevleri antioksidan etkileri ile bu alanda öne çıkmaktadır. UV’nin neden olduğu kollajen yıkımını önlerken, fibroblast büyümesini ve kollajen üretimini artırırdığı; epidermal kalınlığı arttırarak ince kırışıklıkların görünümünü azalttığı görülmüştür.

C vitamini: Kollajen üretimini uyarır. Antioksidan özellikleri sayesinde cildi UV kaynaklı hasardan koruyabilir.

E vitamini: Cildi UV kaynaklı hasardan korumak için güneşe maruz kalmadan önce uygulandığında antioksidan olarak davranır. Kollajen ve elastin yıkımını regüle eder.

B3 vitamini (Niacinamide): Hiperpigmentasyonu düzenler. Kollojen üretimini artırır.

D vitamini: UV kaynaklı cilt kırışıklıklarına karşı koruyucudur.

Selenyum: Hücresel antioksidan olarak görev yapan bazı bileşiklerin faaliyetlerini arttırır. Farelerde yapılan bir deneyde UV ışınına bağlı cilt hasarını önlemede etkili olduğu belirlenmiştir.

Diğerleri

Koenzim Q10: Koenzim Q10 (CoQ10) hücre içi anti- oksidan ve enerji verici molekül olarak tanınır ve insan kera- tinositlerinin UVA ışınlamasıyla tetiklenen DNA hasarını in vitro olarak azaltır. Kollojen tip IV ve VII’nin üretimini hızlandırır.

Omega3: Telomer uzunluğunu artırdığı, antioksidan etkisi ile hücresel yaşlanmayı geciktirdiği gösterilmiştir.

Alfa-lipoik asit: Yapılan çalışmalarda topikal veya takviye olarak alınan ALA cilt pürüzlülüğünde iyileşme, ince çizgilerde düzelme, pigmentasyonda, gözaltı torbalarında ve şişliklerinde azalmaya neden olmuştur.

Glutatyon: Önemli bir antioksidandır. Yapılan çalışmalarda düzenli glutatyon takviyesi ile cilt elastikiyetinin arttığı ve UV’nin neden olduğu beneklerin azaldığı görülmüştür.






Diyetisyen Işıl Çetin




Bu gönderiyi paylaş

Bize Ulaşın

+90 216 545 45 55

Randevu Oluşturun