Sağlıklı yaşamın sırrını biliyor musunuz?
Son yıllarda bilimin ve tıbbın ilerlemesiyle, ortalama yaşam süresinin uzadığını söyleyebiliriz. Dünya Sağlık Örgütünün verilerine göre 2000-2016 arasında ortalama yaşam süresi 5,5 yıl artarak, 66,5’ten 72’ye yükseldi. Aynı verilere göre ülkeler arasında ortalama yaşam süresi; Japonya’da 84, İsviçre’de 83 ile en yüksek ülkeler olarak dikkat çekerken, Orta Afrika Cumhuriyeti gibi gelişmişlik düzeyi düşük olan ülkelerde ise 52-53 yıl olarak gerçekleşti. Bu verileri değerlendirecek olursak, uzun yaşamın sırrının zenginlik ile paralel olduğuna hükmedebiliriz.
İçindekiler
ToggleSizce de öyle mi?
Bir diğer tartışma konusu ise fazla yaşamak mı, yoksa yaşadığı sürece sağlıklı kalmak, kimseye bağımlı olmadan hayatı sürdürebilmek mi?
Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerini alt üst eden bir halk var ki, aslında fakir olmalarına rağmen hem uzun hem de sağlıklı yaşayabiliyorlar. Kadınlar 65-70 yaşında doğum yapabiliyor. Ortalama ömürleri ise 110-120 yıl olarak kayıtlara geçerken, 145 yaşına kadar yaşayanların olduğu da rapor edilmiş.
Peki kim bunlar?
Pakistan’ın kuzeyinde Hunza vadisinde yaşayan bu halkın, Büyük İskender’in Hindistan kuşatması sonrası bölgede kalan Türkler olduğu iddia edilmektedir.
Hunza Halkı ortalama 110 ile 120 yıl yaşıyor. Kadınlar 65-70 yaş arasında gebe kalabiliyor. 100 yaşın altındaki ölümler genç ölüm olarak kabul ediliyor. Modern dünyanın hastalıkları olan kanser ve kronik hastalıklar bu bölgede görülmüyor. Zengin oldukları veya teknoloji ile çok da içli dışlı oldukları da söylenemez.
O zaman Hunza Türklerinin uzun ve sağlıklı yaşamlarının sırrı nedir?
Hunza Türkleri;
1) Pakistanın kuzeyinde rakımı 2000 metrenin üzerinde olan bir vadide yaşıyorlar. (Rakım yükseldikçe temiz hava soluyor, temiz su tüketiyorlar)
2) Bölgenin ulaşımı sıkıntılı olduğu için yiyeceklerini kendileri hazırlıyorlar, bizim sıklıkla tükettiğimiz paketli ürünleri tüket(e)miyorlar. Beslenmeleri incelendiğinde sebze ve protein ağırlıklı bir beslenme düzenlerinin olduğu, sebze ve meyveleri taze yedikleri, protein ihtiyaçlarını bölgede yetişen yabani yaklardan ve dağ keçilerinden sağlandığını görülmektedir. Bu hayvanların hem etlerinden hem de sütlerinden faydalanıyorlar. Yemeklerde yağ olarak, doğal meracılıkla elde edilen sütlerinden yapılan tereyağını ve bölgede bol miktarda yetişen kayısı yağını kullandıkları tespit edilmiş.
3) Uzun yaşamlarının bir diğer sırrı ise, gerek avlanmak, gerekse meyve ve sebze üretmek için sürekli hareket halinde olmaları gösteriliyor.
4) Bölgenin şehirden uzak ve kışın büyük bir çoğunluğu yolların kapalı olmasına bağlı olarak şehir hayatından ve stresinden uzak bir yaşam sürüyor olmaları da uzun yaşamın bir parçası olarak analiz ediliyor.
Hunza Türklerinin yaşam stili, Dünya Sağlık Örgütünün verileri ile kıyaslandığında, sağlıklı ve uzun yaşamın sırrının; bilim ve teknolojinin ilerlemesinden ziyade doğal ve sağlıklı beslenmeye, stresten uzak yaşamaya ve egzersize bağlı olduğunu göstermektedir.
Şehirde yaşıyorsunuz ama sağlıklı ve uzun yaşamak istiyorsanız;
1) Diyet: Diyet listemizden basit karbonhidratlar dediğimiz, gluten, şeker ve nişastayı çıkartmamız gerekiyor. Olabildiğince organik, imkanımız el verdikçe doğal beslenmeye dönmeli, sebzeleri ve meyveleri mevsiminde tüketmeliyiz. Mevsimi dışında tüketilen her meyve ve sebzenin içinde GDO olduğunu aklımızda bulundurmalı ve uzak durmalıyız. Suyumuzu BPA içeren plastik şişelerden değil mümkünse doğru filtre yolları ile elde edilen çeşme suyu değilse cam şişeden tüketmeye gayret etmeliyiz.
2) Egzersiz: Kalp/damar sağlığımızı korumak, eklem ve kaslarımız sağlıklı kalabilmesi için mutlaka her gün en az 45 dakika tempolu yürüyüş yapmalıyız.
3) Vücudumuzun ihtiyacı olan vitamin ve mineralleri olabildiğince doğal olarak meyve ve sebzelerden temin etmeli, bunun için dengeli beslenmeliyiz. Besinlerden elde etmekte zorlandığımız özellikle D vitamini ve balık yağı (omega-3) gibi bazı vitamin ve mineralleri doktor kontrolünde kullanmalıyız.
4) Stres: Hepimizin hayatında az çok stres var. Biz ne yapıyoruz? Sürekli şikayet ediyoruz. Stresten şikayet etmek yerine stresi azaltmanın ve stresle başa çıkmanın yolları araştırılmalı, kendi mizacımıza uygun, bizi gündelik hayatın stresinden uzak tutacak yeni hobiler edinmeli, gerekirse bu konuda yoga-meditasyon ve nefes teknikleri ile alakalı olarak profesyonel destek almalıyız.
Bunları yapmak belki Hunza Türkleri gibi 145 yıl yaşamamızı sağlamayacak ama en azından yaşadığımız süre boyunca sağlıklı kalabilmeyi, modern çağın hastalıkları olan Alzheimer, Demans, Parkinson, Diyabet, Obezite gibi bir çok kronik hastalıklardan uzak durabilmeyi elde edeceğiz.