Halk arasında kaygı bozukluğu olarak adlandırılan psikolojik rahatsızlığa verilen isim; anksiyete bozukluğu olarak literatürde yerini almıştır. Aslında günlük hayatımızda hepimiz anksiyete yaşamaktayız. Tabi günlük hayatımızda duyulan kaygılar her ne kadar normal olsa da aşırılık varsa o zaman, bu durum ilerlemeden önlem alınması gereklidir.
Anksiyete bozukluğu yaşayan kişilerde yoğun şekilde ve süreklilik gösteren bir endişe hali gözlemlenmektedir. Anksiyete yaşayan kişiler gün içindeki rutin işleri yaparken bile korku duymaktadır. Ayrıca yaşanan panik atak krizleri de bu hastalığı gösteren önemli belirtilerdendir. Kısaca yaşanan bu aşırı kaygı, endişe ve panik olma hali günlük aktivitelerin yapılmasını sekteye uğratmaktadır. Zaman geçtikçe bu durumların kontrol edilmesi ve yönetilmesi de güçleşmektedir. Tabi bu hastalığın ilk semptomları çocukluk ve gençlik yıllarında başlar ve yetişkinliğe kadar devam eder. Yetişkinlik döneminin ardından ise bu durum azalma eğilimi göstermektedir.
Anksiyete hastalığı;
- Sosyal anksiyete bozukluğu,
- Ayrılık anksiyetesi,
- Spesifik fobiler,
- Genelleştirilmiş anksiyete gibi bölümlere ayrılmaktadır.
Kişi kendi iradesi ile önlemler alamazsa ilerleyen dönemde tıbbi müdahale gerekecektir. Bu konu hakkında kapsamlı bilgilere yazımızda sizler için yer verdik.
İçindekiler
ToggleAnksiyete Ne Demek? Anksiyete Bozukluğu Ne Anlama Gelir?
Endişe, kaygı ve bunalma gibi hislerin yoğun yaşandığı durumlara verilen genel tanımlamaya anksiyete denir. Mesela; günlük hayatımızda bir sınava girerken, yeni bir işe başlarken, farklı bir ortama girerken anksiyete durumu hissedilebilir. Aslında bu olaylarda yaşanan duygular her insanda görülebilecek durumlardır. Fakat sağlıklı bireylerde bunaltı veya endişe gibi hissettiğimiz bu durum git gide azalarak normalleşme gösterir. Anksiyete bozukluğu olan kişilerde ise bu durumlarda tam aksi gözlemlenir.
Günlük hayatımızda yaşadığımız olumsuz duygular, anksiyete yaşayan kişilerde rutin işleri bile sekteye uğratacak kadar etkilemektedir. Bu kişiler hissettikleri endişeler sebebiyle normal hayatlarına devam edemez hale gelebilirler. Özetle toparlarsak yoğun bunaltı duygusu ya da 6 aydan uzun süren anksiyete problemleri yaşamak anksiyete bozukluğunun belirtisi olabilir. Bu durumda önlemler alınarak ilerlemesine izin verilmemelidir.
Anksiyete Belirtileri Nelerdir?
Duygu durum bozukluğu olarak adlandırılan anksiyete, birçok durumda kendini gösterir. Yaygın olarak görülen anksiyete bozukluğunun başlıca belirtileri:
- Özgüven eksikliği ve değersizlik hissi,
- Başkaları ile konuşmanın ve anlaşılmanın zor olduğu düşünmek,
- Kalabalık ortamlarda konuşma ve yeme içmeden çekinmek,
- Kaygılı, gergin sıkıntılı ve adlandırılamayacak şekilde tuhaf hissetmek,
- İnsanların söylediklerini düşünmek,
- Sosyallikten uzaklaşarak, kaçma isteği,
- Kas ağrıları çekmek,
- Nefes alış verişlerinde dengesizlik,
- Titreme ve sallanmaktan kendini alıkoyamamak,
- Umutsuzluk hissi,
- Sürekli ağlamak istemek,
- Konsantrasyon bozukluğu,
- Yorgunluk ve uykusuzluk çekmek,
- Hafıza zayıflaması,
- Negatif düşüncelere yoğunlaşmak anksiyetenin başlıca belirtilerindendir.
Anksiyete Nasıl Geçer? Anksiyete Tedavisi
Hastalığın tedavisinin en doğru şekilde yapılabilmesi için öncelik, kaygı bozukluğu tetikleyicileri ve ortaya çıkış biçimini tespit etmektedir. Bu hastalık psikoterapi, davranışsal terapi ve çeşitli ilaçlar yoluyla tedavi edilmektedir. Tedavide en fazla bu üç yöntem kullanılmaktadır. Tabi hafif olan vakalarda psikoterapi ve aynı zamanda davranışsal terapi yeterli olabilmektedir.
Psikoterapi
Psikoterapi, uzun soluklu fakat etkili tedavi şeklidir. Kişideki anksiyetesinin boyutları belirlenerek tedavide kullanılacak yöntem belirlenir. Buradaki amaç hastanın duygularını kendi başına yönetebileceği bir aşamaya gelmesini sağlamaktır. Bunun için kişinin stresle başa çıkma yöntemleri geliştirmesi gereklidir. Ayrıca kendi davranış kalıplarını anlaması için de önemlidir.
Davranış Terapisi
Davranış terapisi kısa dönemli bir terapi şeklidir. Bu yöntem kanıta dayalı tedavilerdendir. Negatif ve irrasyonel düşünce kalıplarının değiştirilmesi ve panik atakların önüne geçilmesi yönlendirmelerinde yardımcıdır. Bu yöntem ile kişilere duygu yönetimi hakkında uygulanabilir beceriler kazandırılması amaçlanmaktadır.
İlaç Tedavisi
Anksiyete bozukluğu yaşayan kişiler antidepresan, sakinleştirici etkisi taşımayan davranış düzenleyiciler ve kalp ritmini düzene koymak için beta blokerlar kullanabilmektedir. Uzman doktorlar tarafından verilen bu ilaçlar doktor kontrolünde başlanmalı ve bırakılmalıdır.
Anksiyete Krizi Sırasında Ne Yapılmalı?
Anksiyete krizi geldiğinde yapılacak bazı hareketler ile duyguların önüne geçilebilmektedir. Öncelikle etrafınıza bakın ve gördüğünüz üç nesnenin ismini tekrar edin. Ardından duyduğunuz üç sesi sesli olarak söyleyin. Son olarak ise bileklerinizi, parmaklarınızı ve kolunuzu oynatın. Krizinin başladığını hissettiğiniz anda bu sıralamayı uygulamanız zihninizdeki kaygı dolu düşüncelerden kurtulmanıza ve sakinleşmenize yardımcı olacaktır.
Anksiyete, geleceğe odaklanan bir zihin bulanıklığıdır. Olacaklar hakkında kaygılanarak endişe duygusunu beslemek yerine kendinizi ana odaklamalısınız. Telaşa neden olacak bir şey olmadığını kendinize bilinçli şekilde hatırlatmalısınız. Hatta gerekirse gün içinde sizin belirleyeceğiniz bir saatte kaygılarınızı değerlendirmek için zaman ayırın. Bu şekilde aklınızda dolaşan senaryoları belirli bir saate sıkıştırarak geri kalan zamanınızı daha iyi hissederek geçirebilirsiniz.
Derin nefes egzersizleri yapmak da sakinleşmenize yardımcı olacaktır. Çünkü anksiyete yaşayan kişiler genellikle en kötü olasılığa odaklanırlar. Bu düşüncelerinizin ne kadar gerçekçi olduğunu yeniden değerlendirmelisiniz. Korkularınızı yeniden değerlendirmek beyninizi kaygı veren düşüncelere karşı eğitebilmenizde yardımcı olacaktır.
Kendinizle baş başa kalmamaya çalmalısınız. Küçük bir yürüyüşe çıkarak, temiz havanın bol olduğu ortamlara giderek ya da dikkatinizi dağıtmanızı sağlayacak fiziksel işlerle meşgul olmanız size iyi gelecektir. Genel olarak kendimizi kötü hissettiğimizde bir parça çikolata ya da atıştırmalıklara elimiz gidebilir. Fakat kriz anında şekerli yiyecekleri tüketmemeye daha çok protein ağırlıklı beslenmeye dikkat etmelisiniz.
Sevdiğiniz bir dostunuzu ya da ailenizden birini arayarak konuşma yoluna gidebilirsiniz. Aklınızdakileri dile dökmek ve sesli şekilde düşünmek size iyi gelecektir. Karşınızdaki kişinin konuşmalarına ve size iyi gelecek sözleri duymaya kulaklarınızı kapatmamalısınız. Bunların yanı sıra araştırmalar, gülmenin anksiyeteyi azaltmakta etkili olduğunu göstermektedir. Anksiyete bozukluğu size huzursuzluk vermeye başladığında dikkatinizi komik bir videoyla uzaklaştırmak rahatlamanıza ve gülümsemenize yardımcı olacaktır.
Anksiyete bozukluğu yaşayan kişiler için anlık çözümler elbette önemlidir. Ama bunların yanında içinde bulundukları durumu bilinçli yönetmelerini sağlayacak psikolojik destek de oldukça önemli yer tutar. Tüm bunların bilincinde olarak kendinize en iyi gelecek yöntemi bulmak, hızla iyileşmenizi mümkün kılacaktır.
Sık Sorulan Sorular
Endişe, kaygı, bunalma gibi hislerin yoğun yaşanması anksiyete durumudur. Bu durum çocukluk ya da gençlik döneminde ortaya çıkan, yetişkinlik döneminde de devam eden bir stres sorunudur. Kişiye göre farklılık gösteren anksiyete bozukluğunun yaşandığı sıklık kişinin hayatına bağlıdır. Herkesin günlük hayat esnasında meydana gelen olaylara verdiği tepkiler farklıdır. Anksiyete bozukluğu da bu olaylara karşı kaygı ve endişe duyulmasıyla ortaya çıkar. Kişinin altı aylık bir süreç esnasında fark etmediği anksiyetenin sıklaşma ihtimali çok fazladır. Fakat duruma göre ortaya çıkan bu bozukluk çoğunlukla yüz kişiden altısında görülür.
Duygu bozukluğu ismini de taşıyan anksiyete daha çok stres temelli bir bozukluktur. Endişe ve kaygı doğurarak kişinin stresli hissetmesine sebep olur. Kişinin günlük hayattaki davranışlarını kısıtlar. Depresyon ise kişinin kendisini boşlukta hissetme hali olarak tanımlanabilir. Stresten çok mutsuzluk ve öfke gibi duyguların hissedildiği bir ruhsal süreçtir. Fakat her ikisi aynı olmasa bile birbirine etki eder. Anksiyete bozukluğu esnasında hissedilen kaygılar kişinin özgüvenini zedeler, hayatını etkiler. Bundan dolayı kişi depresyona meyilli bir hale gelir.
Anksiyete bozukluğunun ortaya çıkış sebebi olan kaygı faktörlerini tespit etmek kontrolün en başıdır. Kişinin hangi durumlarda kaygı ve endişe hissettiğini keşfetmenin ardından çeşitli terapi yöntemleri kontrol adına kullanılır. Psikoterapi ve davranış terapisi ile kişiye kaygı duyduğu durumlarla nasıl baş edeceği öğretilir. Böylece kişi hayatında karşılaştığı bu tip kaygı verici durumlarla anksiyete duymadan mücadele etmeye başlar. İlaç tedavisi ile de anksiyete kontrol altına alınır. Çeşitli antidepresanlar ve sakinleştiriciler bunun için kullanılır.
Anksiyete bozukluğunu kontrol altına almak için ilaç kullanmak da bir seçenektir. Fakat ilaçların iç organlara olan etkisi göz önüne alındığında pek tercih edilmemesi gerekilir. Davranış terapisi ya da psikoterapi gibi yöntemlerle de anksiyeteye müdahale edilir. Bu yöntemler ilaçtan daha uzun bir süreç ister ancak etkileri ilaçtan daha kalıcıdır. Bunlar kişinin anksiyete duyduğu durumla baş etmesini öğrenmesinin amaçlandığı bir tedavidir. İlaç bir seçenektir. Ancak gereklilik değildir.
Çocukluk ya da gençlik döneminde ortaya çıkan anksiyete bozukluğunun teşhis edilmesi için ortaya çıkan çeşitli belirtileri vardır; özgüven eksikliği, sıklıkla hissedilen endişe ve kaygı, sosyal ortamlarda gergin olma, uykusuzluk hissetmek, kaçma isteği, insanların söyledikleri üzerine çok düşünmek gibi belirtiler anksiyetenin belli başlı etkileri arasındadır. Bu belirtilerin görülmeye başlandığı ilk altı ay eğer kişi bir uzman desteği alırsa anksiyete bozukluğu kontrol altına alınır. Böylece bu duygusal bozukluğun kişinin yetişkinlik hayatına da dahil olmasının önüne geçilir.
Np Hastanesinde, Krm Koşuyolu Rehabilitasyon Merkezinde, Ataşehir Özel Eğitim Okulunda ve Göztepe Hamit ibrahimiye Özel Eğitim Okulunda Çalışmıştır. Şuan Dr. Mürsel Yavuz kliniğinde Uzman klinik psikolog olarak görevine devam etmektedir.