Duygusal Açlık Nedir?
Duygusal açlık; kişinin fizyolojik veya sosyal gereksinimi olmadığı halde, yemek yemesine neden olan durduramadığı yeme isteğidir. Birey yoğun duygusal yaşantılardan, stres ve kaygı uyandıran durumlardan uzaklaşmak, bu gerilimle baş edebilmek için yemeğe yönelinir. Bir duygu karşısında aniden beliren ve bazen fark bile edemediğimiz duygulardan kaynaklanan bir açlıktır. Negatif duygulanım gibi pozitif duygulanımın da yeme davranışına etkileri olabilmektedir.
Kutlamalar, buluşmalar, kendini ödüllendirmelerin de yeme ve yemek seçimine etkileri olur. Bir yeme bozukluğu olduğu öne sürülen duygusal yeme atakları, duygusal temellerinin yanı sıra insülin direnci gibi sağlık sorunları ile bir arada bulunabilir çünkü sürekli açlık hissi aynı zamanda tokluk hormonunun yeterince salgılanmıyor olmasından kaynaklanabilir.
Ek olarak, fizyolojik bir temeli olmasa da uzun süre tedavi edilmeyen duygusal yeme bozukluğu, ilerleyen süreçte açlık-tokluk hormonlarının düzenli bir şekilde çalışmasını engelleyeceği için pankreasın sağlığı bozulacak ve duygusal açlık ile başlayan süreç insülin direnci ya da diyabet ile birlikte seyredecektir.
Duygusal Açlık Neden Olur?
Kişiye ve duruma özgü değerlendirilmesi gereken bu yeme bozukluğunun neden ve nasıl ortaya çıktığını anlamak zaman zaman zor olabilmektedir. Bu sebeple farklı değerlendirme temelleri ile yaklaşımlarda bulunmak doğru bir yol izleyebilmek için ip uçları verebilmektedir. Başlıca bahsedebileceğimiz temeller şu şekildedir;
- Öğrenme Temelli: Duygusal açlık rahatsızlığı olan kişilerin erken çocukluk dönemlerinde anneleri tarafından sakinleştirilmek için beslendikleri düşünülmektedir. Bu tarz beslenen çocuklar açlık-tokluk gibi içsel uyaranları tanımlayamazlar. Bu nedenle de yetişkin birey olduklarında rahatsızlık veren gerilimde yemeye yönelirler. Her türlü stres durumunda öncelikle yeme davranışı akla gelir. Bir zamanlar hastalanan kişilerin diyetlerine bakılmaksızın hastanelere yiyecek taşınıp, hastalara yedirilmelerinin altında da bu yeme ve yedirme davranışı yatmaktadır.
- Ergenlik Dönemi Temelli: Genç, aileden ayrışmak- özgürleşmek adına onların hazırladığı, seçtiği yiyecekleri yemek yerine kendi seçtiği, kendi ortamında, ayrı yediği yemeklere yönelir. Eve yemek siparişleri, markete uğrayıp abur cubur alınması, arkadaşlarla toplanıp atıştırmalar, yemenin açlıkla-toklukla ilişkisini keser. Dizi seyrederken, arkadaşlarla takılırken, odada yalnız ve mutsuz hissederken ya da bazı negatif duygulardan kaçmaya çalışmak gibi değişik duyguların yoğunluğuna ve ortam durumlarına bağlı bir yeme başlar.
Ergenlikte sıklıkla ortaya çıkan, olumsuz duygular olarak tanımladığımız nefret, öfke, kızgınlık karşısında genç, kendini savunmasız hissedip bu duygularla baş etmek için yemeye yönelir. Stresi yönetme becerisi daha iyi olgunlaşmış olan gençler, stresli olduğu dönemlerde daha fazla meyve ve sebze yediklerini, streslerini yönetmek konusunda kendilerini çaresiz hisseden gençlerin daha fazla duygu güdümlü yemekler yeme eğiliminde olduğu ve yüksek kalorili yağlı-karbonhidratlı besinleri seçtiği araştırmalarla gösterilmiştir.
- Diyet Yaklaşımlarıyla Başlayan Duygu Temelli:Hasta bir birey diyet yaparken vücudunun ihtiyacı olan gıdaları alamadığını ve bu alınamayan besinleri telafi edebilmek adına aşırı yeme davranışının ortaya çıktığı bir durumdur. Tüm olumlu ve olumsuz duygular kısır döngü şeklinde birbirini tetikler. Birey hızlı sonuç almak adına başladığı bu diyet programlarıyla kusmalardan, ağır egzersizlere, müshillerden detokslara başvururken, tıkınarak yeme atakları ile kısır döngü yaşar. Yeme bozuklukları açığa çıkar.
- Anlık Stres Yönetimi Temelli: Karbonhidrat oranı yüksek, protein oranı düşük gıdaların kandaki triptofan seviyesini yükseltip beyindeki serotonerjik sistemlerdeki hareketliliği artırdığı görülmüştür. Serotonin de mutlu hissetmemize yardımcı olur. Yağ bakımından zengin besinler hipotalamikpitüiter adrenal aksını etkileyerek stres düzeyinin düşmesini sağlarlar. Beynimizin anlık ödül olarak yeme davranışını durduramaması bu temele dayanmaktadır. Stres yönetimini olgunlaştıramamış bireylerde bu döngü durdurulamaz bir noktaya gelmektedir.
- Kaçış Teorisi Temelli: Duygusal yeme ve aşırı yeme davranışı, birey için olumsuz duygular yaşatan ortamlardan bir kaçış mekanizmasıdır. Çünkü olumsuz duygular birey tarafından benliğine tehdit olarak algılanır. Kaçış teorisi, bireyin benliğini tehdit eden durumlardan kaçmak ya da dikkatini stres yaratan konudansa yemek arama, yemek yeme davranışına vermesine neden olur. Bu durumlarda fizyolojik olarak açlık hissi olmasa dahi duygusal açlık hissi açığa çıkar ve her kendini tehdit altında hissettiği duygu ile karşılaştığında yeme davranışı değişir.
- İçsel-Dışsal Teori Temelli: Kişinin yeme algısı besinlerin koku ve dış görünüşünden etkilenmekte ve bireyler sadece besinlerle aynı ortamdayken aşırı yemek yemektedirler. Ortamda cazip yiyecek yoksa onun peşine düşülmez. Kilo vermek isteyen kişilerin başkalarına yemek hazırlaması, yiyeceklerin bol ve çeşitli olduğu ortamlarda olması yeme konusunda tetiklenmeleri artıracaktır.
Duygusal Açlık Tedavi Edilebilir Mi?
Duygusal açlığın temelde nelerden kaynaklandığını kişinin bulmasına yardımcı olmak gerekir. Yani kişinin öyküsü detaylıca dinlenip değerlendirilmelidir. Ardından temelinde olan durumların belirlenip ona göre bir yol haritası çizilmesi gerekir. Kişinin detaylı hormon döngüsünü anlayabilmek adına hekiminin önereceği kandaki hormon tahlillerinin yapılması bu yol haritasını belirlemede önemli bir yere sahiptir. En başında bahsettiğimiz gibi bu temellerin dışında yeme davranışının değişmesini hormon dengesizliği de belirliyor olabilir. Hormon döngüsünde bozulma söz konusu ise hekiminin önerisine göre medikal ya da organik tedaviler belirlenebilir.
Bunun yanında kişinin yaşam şartlarına göre bir beslenme programı düzenlenmesi gerekmektedir. Hormon kaynaklı tedavinin yanında kişinin stres yönetimi ele alınmalıdır. Gerekli durumlarda duygusal açlık konusunda psikolog yardımına ihtiyaç duyulmaktadır. Kişi stres yönetimini öğrendiği durumlarda ne kadar çok duygu iniş-çıkışları yaşa dahi kendi davranışlarını değerlendirebileceğinden dolayı yeme davranışını kontrol ettiğinde duygusal yeme konusunda başarı elde etmiş olacaktır. Tabi ki bu durumun tedavisi çok yönlüdür.
Beslenme düzenlenmesi, gerekirse medikal ya da organik tedavi, gerekirse psikolog desteği ve bunlarla beraber kişinin sağlıklı yaşam algısını değiştirmek adına egzersiz programları hayatına dahil edilmelidir. Hareketli bir yaşam kişinin mutluluk hormonu salgılamasını da destekleyeceği için bedensel aktivitenin önemi gösterilmelidir. Bunların hepsi bir bütün olduğunda kişinin odağı bedensel ve ruhsal bir bütün halinde sağlıklı yaşam olduğu durumlarda duygusal açlık tedavi edilebilir bir hale gelmektedir.
ZEYNEP DURDU